Canım Atam,
Sana yazılan mektuplar illa okunmak için değil, sana söylenmiş sözler illa duyulsun diye değil, ardından yanan yüreklerce yakılan ağıtlar illa sahibinin yüreğine su serpsin diye hiç değil; SADECE VE SADECE VARLIĞI İLE BİZİM VAROLUŞUMUZA NEDEN OLAN SİZ BÜYÜK ÖNDERİMİZİ DAİMA İÇİMİZDE YAŞATMAK. HEPSİ BU...
Benim sana anlatmak istediğim çok şey var Atam ve bana öyle geliyor ki beni de en iyi sen anlarsın. Hani bir gün söyle demiştin ya; “Beni görmek demek mutlaka yüzümü görmek değildir. Benim fikirlerimi, benim duygularımı anlıyorsanız ve hissediyorsanız bu kafidir.” Ben işte tam burada biraz bocalıyorum. Ben seni hiç görmeden sevdim. Evet önce okuyamıyordum o yüzden hep dinledim seni hatta okuma yazma öğrenmeden senin için yazılan şiirlerde; o şiirlere konu olan kendisinden başka herkesi düşünen, hatta doğmamış çocukların yaşayıp büyüyeceği güzel bir ülkeyi bile hayal edip düşleyen, ardından da bir milleti yanına alıp bize o ülkeyi kuran o büyük dehadan çok etkilendim. 3 yaşındayken öğretmenim bu hayranlığıma bakıp bana bir şarkı söylemişti. Şarkıda şöyle diyordu Atam:
Atatürk ölmedi,
Yüreğimde yaşıyor.
Uygarlık savaşında,
Bayrağı o taşıyor.
Her gücü o aşıyor.
Türklüğe güç veren devrimler senin,
Yurduma çizdiğin aydın yol senin,
Gençlik senin, sen gençliğinsin,
Ölmedin ölemezsin.
Öyle sevmiştim ki şarkının sözlerini ve içimden hep şöyle diyordum; "Keşke, evet keşke ölmeseydi benim Atam." Ben böyle düşüne durayım o arada öğretmenim sordu bana ciddi bir ses tonuyla: “Ezberleyebilir misin bu şarkıyı?” diye. Ezber de ne demekti; konu Atatürk değil miydi? Bana okunur okunmaz anlamıştım yine, orada da benim canım Atam'ı anlatıyorlardı. Küçüktüm belki hani “Daha çocuktur onun aklı yetmez” dedikleri gibi ama Atam aklım yetti, çünkü aklıma giden yolda önce kalbim seninle doluydu. Seni görememiştim, sesini duyamamıştım, keskin mavi gözlerine bakamamıştım, onca savaşta nasır içinde kalan ellerini bir kez bile öpüp anlıma koyamamıştım, savaştan savaşa koşarken soğukta tipide, açlıkta iyice zayıflayan göğsüne bastıramamıştım içi seninle dolu başımı ama seni çok iyi tanımıştım Atam ve seni anlamıştım.
Bu kafi demiştin ya sen ; ben de seni dinledim babamı dinler gibi, seni anladım öğretmenimin anlattığını anlar gibi ve seni hissettim tam kalbimde içimde yanan ateş gibi. Ama bu yetmezdi, herkes anlasın, herkes hissettin istiyordum seni, kimse bunlar çocuktur anlamaz demesin istiyordum. Atam biz çocukları en iyi anlayan hep sendin; dünyada çocuklara değer verip onlara saygı duyulması gerektiğini gösteren de sendin. Bir bayram bile hediye ettin bizlere. Şimdi hiç duymadığım ama hep hayal ettiğim sesinle bize dediğin şu cümle kulağımda çınladı bile: "Küçük hanımlar, küçük beyler! Sizler hepiniz geleceğin bir gülü, yıldızı ve ikbal ışığısınız. Memleketi asıl ışığa boğacak olan sizsiniz. Kendinizin ne kadar önemli, değerli olduğunuzu düşünerek ona göre çalışınız. Sizlerden çok şey bekliyoruz." Bize ne denli güvendiğini ve bize nasıl bir emanet bıraktığını her an kendime hatırlatıyorum. Ömrünü cephelerde, at üstünde , tüfeğine yar olmuş şekilde harcayan canım Atam; ne yapsak da zaten ödenmez olan hakkına erişemez tek bir kimse bile...
Büyüklerimiz bazen yazıyor ben görüyorum: "Sen olmasan, olmazdık." diye. Evet, benim canım Atam, sen olmasan Türk'ün Türklüğü mü kalırdı, uğruna marşlar söyleyeceği bir vatanı mı olurdu? Varlığın, varlığımızın en büyük nedenidir benim Paşa Atam.
Yaktığın ışıkla aydınlanan yolun, yolumdur Atam.
Yaptığın devrimler sonsuz yol haritam,
Kurduğun Cumhuriyet kanımın son damlası ve son nefesime kadar bir Türk olarak emanetindir.
Cumhuriyet'i sen kurdun, onu bizler de yaşatacağız
Su Naz Görgel
Çocuk Meclisi
Başkanlık Divanı- Katip Üye